25 Ekim 2010 Pazartesi

Ingiltere'deki Gizli Milyonerler

Çocukken kaç kişinin rol modeli Madonna'ydı, bir kadın olarak oldukça zorlu bir dünyada ayakta kalmayı başarmış, herkesi dize getirmiş, oldukça cüretkar davranabilecek kadar cesur olabilmiş, başarısını da maddi olarak taçlandırmış biri olarak? Biraz büyüdükçe rol model olarak futbolcular, NBA basketbolcuları, ünlü müzisyenler, büyük işadamları ve belki politikacılar bile edindik kendimize. Bu yaştan sonra mal mülk edinmek önemli olan hayatta, ki sonra paylaşabilelim, daha kendimize yardım edemezken başkalarına nasıl yardım edebiliriz cümlesini kaç kere kurdunuz veya size kaç kere bu cümle benzer şekillerde söylendi? Daha kendime istediğim şeyi satın alıp (öyle porsche olması şart değil, belki prada da, daha alınabilir şeyler düşünün), canım sıkılınca boğaza karşı bir kadeh deviremeyeceksem hayatı yaşamanın ne anlamı var düşüncesi kaç kere geçti aklınızdan akşam 9-10 gibi yorgun ve işi ofiste bırakamadan eve dönerken? Ve her gün aynı rutini yaşadığınızı fark edip kendinizi kaç kere bu hayat böyle geçmez diye şikayet ederken buldunuz?
Ülkedeki eğitimin kötüye gittiğini, camınızı silmeye çalışan sokak çocuklarına sinirlenip arabanızın içinden bağırdığınızı, bir sürü şanssız insanın olduğunu ama politikacıların bu insanlara kalıcı çözümler sunmak yerine kömür karşılığı oy topladığını kaç arkadaş toplantısında konuştunuz, ve daha fazla örnek vermeme gerek yok sanırım varmaya çalıştığım noktayı İngiliz televizyonunda izlediğim Secret Millionaire programındaki Oscar'ı anlatarak daha net anlatabilirim.
Programın teması oldukça basit; her programda farklı bir pound milyoneri asıl kimliğini gizleyerek İngiltere'nin çeşitli şehirlerine gidiyor ve en şanssız bölgelerde yaşamaya başlıyor. Belgesel çeken bir televizyoncu, araştırmacı gazeteci gibi kimliklere bürünüyor ve bölgeyi araştırmaya başlıyor. İnsanlara yardım eden, yoklukta bile diğerleri için fırsat yaratan kişileri ve onların başlattıkları organizasyonları yakından inceleyip insanlarla konuşuyor. Ve bölümün sonunda bu kişilere giderek aslında milyoner olduğunu, bu insanların yaptıkları şeylerin ne kadar inanılmaz olduğunu belirterek kendilerine x miktarlık çekler veriyor ve sonrasında kendi hayatına geri dönüyor. Yani Arena, Esra Ceyhan, ana haber bültenindeki ajitasyon olayını görmüyorsunuz, yalnız insanları görüyor ve yaptıkları şeylere hayran oluyorsunuz.

Oscar'ın hikayesine gelince; Manchester'da belediyede çalışıyor. Yalnız yaşıyor, ve tek maaşıyla yaşıyor, başka bir geliri yok. Geri dönüşüme atılmış bisikletleri alarak kendi cebinden harcadığı parayla hepsini gıcır gıcır yapıyor ve bisiklet alacak durumu olmayan ailelerin çocuklarına hediye ediyor. Belediyeye ulaşmış kayıp cüzdanların sahibine ulaşması için çalışıyor ve bu cüzdanları sahibine posta ile gönderiyor. Eğer cüzdanın sahibi kadınsa içine kendi cebinden 5 pound koyarak adreslerine gönderiyor, inceliktenmis, adet oyleymis. Sırf bunun için senede 3000 pound harcıyor. Bisikletler içinse ayda 40 pound. Oscar bunu yalnızca insanları mutlu etmek için yapıyor. Programın sonunda gizli milyoner kendi kimliğini açık edip Oscar'a para vermek istediğinde ise parayı kabul etmiyor, gerekçesi "para almıyorum lütfen yanlış anlama ama çok teşekkür ederim". Milyoner giderken dünyada tanıdığı en az bencil insan olduğunu düşünüyor kafa sesinde Oscar'ın ve "madem öyle paradan başka bir yol ayarlayacağım çocuklara Oscar aracılığınla yardım etmek için" diyor. Vaktinde meğer kendisi de hiçbirşeyi olmayan çocuklardanmış.
Dünyadaki en büyük problemin etraflıca düşünememek olduğu görşüne hala 100% katıldığım Edward De Bono'yu da tekrar anımsıyorum program biterken. 
Eğer bu yazıdan etkilenen Türkiye'de fark yaratılabileceğine inanan kişiler varsa lütfen mesaj bıraksın belki elbirliğiyle ufak da olsa Oscar'lar olabiliriz, bu bile büyük bir fark olmaz mı?

27 Eylül 2010 Pazartesi

Londra'dan Yepyeni Sokak Eserleri

Brick Lane uzerinde rastlanan yeni sokak sanati eserleri;


Pop - Up shop kavrami malum oldukca revacta son yillarda. Iste Karolina Kling'den pop up kavramina yeni bir boyut; Kitap Enstalasyonu. "Touch To Flip Page" bolumune dokundugunuzda 3 boyutlu kitabin sayfasi degisiyor.Wieden+Kennedy ajansinin hemen yaninda gorulebilir.
Son olarak tum stajyerlerin kanayan yarasi tecrube karsiligi bedava calistirilma konseptine sonunda ayaklanmis bir grubun serzenisleri...

Londra Tasarım Festivali 2010

Heyecanla bekledigimiz tasarim haftasi gecen haftaydi. Sergilere ev sahipligi yapan insanlar su ana kadar Londra'da gordugum en kibar insan grubuydu desem yalnis olmaz sanirim;
Iste fotograflar;
JamesPlumb'dan The One Room Hotel adindaki tek kisilik otel enstalasyonu. Sonunda 1 kisi burada 1 gece kalma hakkini da elde edecekti...

 Lee Broom'dan One Light Only
 İçi halı kaplı mavi sehpa
 
Carl Clerkin ve Ed Ward tarafından kurulan All Lovely Stüff.

Hala moda olan Pop-Up Shop konseptine Tasarım Festivalinde bir yenisi daha eklendi; Neo Deco Pop-up Shop, Corfield Morris
 bulthaup'da tek duvarda boydan boya bulabileceginiz mikro sandalye modelleri
 cappellini
 Birbirine dokununca yanan lambalar. (kissing pendants) Avustralya'dan gelen 13 en iyi tasarımcı sergisinden.
 Aynı sergiden ilias

18 Eylül 2010 Cumartesi

Londra'dan Yeni Vitrin Manzaralari

Kensington tarafına ne zaman yolum düşse mutlaka erken gidip Harvey Nichols'ın vitrinlerine bakarım. Kıyafetlerden çok vitrinindeki yaratıcılığı seyretmek hoşuma gittiği için. Bu hafta şansıma toplantım Harvey Nichols 5. kattaki kafede olunca budur dedim ve makinemi boynuma asıp biraz da erken ulaştım mekana. Bu arada 5. kat kafesi gayet başarılı, kahveleri kesin önerilir. Üstelik bir de terası var, ısıtmalı bölümleri de mevcut dilediğiniz kadar oturabilirsiniz... Not: Aynı katta bir adet de gece mekanı bulunmakta, önerilir mi derseniz şahsen çok önermem, Londra'nın ruhunu çok daha iyi yansıtan yerler var üstelik daha güzel müzik çalan ve daha rahat hareket edebileceğiniz, özellikle kısa süreli turist olarak geliyorsanız...
İşte Sonbahar vitrin manzaraları;

Kitaplar
Kalemler
Somunlar
Kasetler
Ve Mandallar

8 Ağustos 2010 Pazar

Londra'da Evsizlerin Rehberliginde Sokak Turlari

Londra'daki evsizlerin cogunun oturduklari yerde kitap okudugundan ve genellikle esprili bir yaklasimlari oldugundan daha once basimdan gecen bir hikayeyle bahsetmistim.
Sonunda Londra belediye baskani da bunu anlamis olcak ki Danimarka'da baslayan "Evsizler Rehberliginde Sehir Turlari" fikrini benimsemis. Dunyada buyuk ihtimalle ikinci uygulama da Londra'da basladi. Ilk tur ise Londra'nin en karakterli bolgelerinden Shoreditch'de basladi. Amac evsizlerin gozuyle sehrin hic bilmediginiz yerlerini ogrenmek, ve evsizlerin daha iyi bir hayat yasamalarini desteklemek elbette. Su anda Londra'da bilinen 5.000 civarinda evsiz insan sokaklarda yasamakta.
Haberi izlemek icin tiklayin.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Elif Safak @ Oxford, Ingiltere

Bu sefer Londra'dan olmasa da Oxford'da Elif Şafak'ın TED konuşması. Cok etkileyici 20 dakikanizi ayirip izleyin derim... Ve etrafinizdaki cemberleri de dusunmeye baslayin...

4 Temmuz 2010 Pazar

Londra'da Terk Edilmis Kitaplar...

Londra'da okunmuş kitapları bırakmak ve bulan kişinin de okuduktan sonra bırakması için not yazmak oldukça yaygın.
Bu kitabı da Stanstead Havaalnındaki tuvalette buldum ve okuyacak başka birinin bulması için yerine geri bıraktım. Elinizde ağırlık yapan, bitirip de bırakmak istediğiniz bir kitap olursa uçağa binmeden önce aklınızda olsun...

Ayrıca Stanstead Havalınında THY ve Pegasus sağolsun daha Türkiye'ye gelmeden kendinizi Türkiye'de hissediyorsunuz...

30 Haziran 2010 Çarşamba

Londra Hala Sıcak!

Şikayetçi değiliz elbette, yalnız metro biraz çekilmez oluyor. Temizlik serinlikten geliyormuş demek ki :) Londra'nın sıcak halinden 25 derece üzeri manzaraları;
Robin Hood vergisi de ne derseniz tıklayın.
Şahsen gitmeyi hiç tercih etmediğim ghost tours konsepti ancak otobüsleri oldukça nostaljik...
Shoreditch'den biraz daha sokak kültürü;

Somerset House
İki bina arasına ip çekmek yerine balkon da kurulabiliyor demek ki...

26 Haziran 2010 Cumartesi

Greenwich'te Saatleri Ayarlamak

Dünya Kupası'ndan vakit bulup Wimbledon'ı da takip edebiliyorsunuz Londra'da son günlerde havanın sıcaklığını da iyi kötü biliyorsunuzdur sanırım. Şu an benim hissettiğim 30 üzeri mesela. Koyu renk kıyafet giymeyin, yanınızda su bulundurun, buranın güneşi fena yakıyor mümkünse güneş kremi kullanın. Ha bir de mümkünse Greenwich'e gidin. Kendinizi bambaşka bir kıta Avrupası ülkesinde deniz kenarında hissedin. Deniz kenarı diyorum lakin Thames nehri o taraflarda pek bir deniz kokuyor, ya da bana mı öyle geldi?
Sahil :)
Kraliyet Basamakları, Dikkat!
Bir de yosunlara dikkat!

An olur dalarım O2 Arena'ya greenwich sahillerinden...
Düğün Kutlaması
Pub da şahane bu arada, yolunuz düşerse dışarıda nehre nazır oturunuz...

Hastane, 1616'da yapılmış.
Dave isimli İngiliz genci ve Türk kızı Emel'in aşk itirafı
Duvarda Bir Thames Masalı

15 Haziran 2010 Salı

Eski Londra'ya Yeni Adetler

Londra eski bir sehir tabi, pimapen denilen sey burada lukse giriyor mesela, yasadiginiz evlerin bircogunda eski tesisat nedeniyle akinti ve baglantili problemler yasamaniz mumkun. Bu noktada genelde Polonya'li ustalarla calismaniz gerekiyor. Hava malum, gunes kendini oldukca agirdan satiyor, genelde gorunse bile merhaba diyecek kadar vaktiniz var, naber sorunuza pek yanit verdigi gorulmemis. Ha bir de fareler var tabi Thames nehri ve eski tesisatlarin kardesligi sagolsun. City olarak bilinen, genelde finans sirketlerinin bulundugu bolgedeki kahveciler kapandiktan sonra camlarindan iceri dikkatli bakarsaniz iceride gezinen fareleri gormeniz bayagi olasi.
E ne halt etmeye Londra'da oturuyorsun derseniz sehir gri mri, eski pusku ama yasiyor iste. Dunya kupasi'ni mesela her milletten arkadasinizla bir arada izlemeniz mumkun. Ha bir de sokak sanati var ki, bedava. Bir yere yetismek uzere kostururken bile gozunuze carpiyor, ruhunuzu besliyor aninda. Yemek mi girla, ama o konulara hic girmeyeyim...
Fotograflarla desteklesem savimi?