24 Haziran 2009 Çarşamba

St Paul's Katedralinden Secmeler

St Paul's Katedrali Londra'nin en cok ilgi ceken turistik yerlerinden. Su an 5. yapisi gorulmekte olan St Paul's bugune kadar 962, 1087 ve 1666 Londra yanginlarinda yanmis. Katedrale giris ucretli, ancak onden bedava bir sanal tur yapmak isterseniz tiklayin.

Prenses Diana ile Prens Charles da bu katedralde evlenmisler...

St Paul's yalniz katedrale degil katedralin bulundugu bolgeye de adini vermekte. Bolgede pek cok atraksiyon bulmaniz mumkun;
Kaykayci genclik, beni cal diyen vali Boris Johnson'in son projelerinden sehrin cesitli yerlerine yerlestirilmis piyanolardan biri ve dunyanin dort bir yanindan gelmis fotograf ceken turistler...



Tekrar Cal Sam... Bu piyanolari calmak serbest ve herkese acik, ancak yagmur yagdiginda uzerini ortmek de sehir sakinlerinin sorumlulugunda.
Beklendigi uzere St Paul's un tam karsisinda bir Paul bulunmakta...

Artik bolca gorulen guzel Londra havalarinda yapilacak program St Paul's Katedralini ve etrafini kesfettikten sonra Millennium Bridge'den nehrin karsisina gecerek Tate Modern'i gezmek ve nehir kenarindaki cimlere yayilip guneslenmek... Bu siralar bu programin muadili Wimbledon elbette...

16 Haziran 2009 Salı

Vatanseverlik Yeterli mi?

Edith Cavell'in Trafalgar Square yakinindaki heykelinin Turkiye'den dondugum gunlerde dikkatimi cekmis olmasi normal bir durum sanirim. Heykelin temasi kisaca "Vatanseverlik yeterli degil, kimseden nefret de etmemeli."
Edith Cavell kimdir derseniz;
1. Dunya Savasi'nda muttefik veya dusman ayirt etmeksizin her yarali askeri tedavi eden, ancak bunu yaparken Ingiltere'nin muttefiki olan Alman isgalindeki Belcika'dan 200 Belcikali askerin de kacmasina yardim etmis olan insani, baskalarinin hayatini kendi hayatindan daha ustte tutmus bir savas kahramani. Ancak kahramanligi, cinsiyetinin ve hemsireliginin de katkisi ile yalniz Ingiltere'de degil Fransa'dan Amerika'ya kadar bir cok yayinda mansetlere tasinmis. Edith Cavell'in kahramanlik hikayesi 1. Dunya Savasi'na damgasini vurarak zamaninin en cok yayinlanan hikayelerden biri olmus. Ve yine 1. Dunya Savasi'nda Ingiltere, Edith Cavell'in bir Alman askeri tarafindan infaz edilme sahnesini propaganda olarak kullanarak Ingiliz genclerini askere gonullu olmaya cagirmis.

Yine diyorum cunku askerlik Ingiltere'de mecburi degil ve Afganistan savasinda savasacak asker istihdami icin Ingiliz Hukumeti cok da etik oldugu dusunulmeyen televizyon reklamlari yayinlamakta. Son olarak da web sitelerinde online bir oyun yayinlayarak gencleri savasa gitmek uzere ikna etmeye calismaktalar. Kalp resmine dikkat edin. (16 yas uzeri olmayanlar tiklamasin)


Heykelden bu kadar bahsettikten sonra resmini de yayinlamak gerekiyor elbette. Edith Cavell'in hikayesi nedeniyle heykelinin onunde bir cok protesto gosterisi gormeniz mumkun. Tek yapmaniz gereken National Portrait Gallery'nin karsisinda bulunan heykelin onunden gecmek...



Bu kadar ciddi konudan sonra biraz sokak modasi ve yaratici bir reklam uygulamasi ile derin nefes alip rahatlayalim. Ommmmmmm (zihnimiz boyle berraklasir mi ki??)


1 Haziran 2009 Pazartesi

Londra'da İspanya Tadımı

31 Mayis her ne kadar Big Ben'in doğumgünü olsa da aslan payını dünyanın en "seçkin" alışveriş caddelerinden sayılan Regent Street'i kapatan İspanya kaptı...
Kalabalık üzerinden daha rahat fotoğraf çekmek uğruna giydiğim topuklu ayakkabılarımın da verdiği ızdıraptan olsa gerek Regent Street turumun yarısında İzmirli Altay'a benzeyen bir adam ve evlilik programlarında göbek atan program sakinlerine benzeyen bir kadının flamenko gösterisini izlerken aklımda Dünyayı Kurtaran Adam'dan "Ruhumu bedenimden ayırdım, acıyı hissetmiyorum" repliği ile flamenkonun sıradan olanının izlenmeyecek bir dans olduğunu bir kez daha onayladım.

Metro istasyonundan çıkar çıkmaz Free Hugs ekibiyle karşılaştım ve fotoğraflarını çekmek karşılığında bir free(?) hug verdim. Free Hugs Kampanyası ile ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayın.

Londra'da yapılan tüm aktivitelerde polis sayısının artırıldığı haberlerini bir kez daha hatırladım... Elbette bu şapkalarla bizi koruyabileceklerine bir kez daha inanmadım.

The Big Dish olarak adlandırılan dev paellanın yapım aşamasına bir göz attım ancak Londra'nın en sıcak gününde güneşin altında tüm süreci yaşamak istemediğime karar verip kendimi Regent Street kalabalığına bıraktım.

Su alacak bir yerler ararken mağaza içi aktivitelerini seyrettim.

İnce et kesimini izlerken kasabın kolundaki nazar boncuklarına da takıldım.

Bu flamenko olayını ben ve 5 saniye izleyip "vamos vamos" diyerek giden bir kaç ispanyolun dışında hemen herkesin ilgisini çektiği kesin...


Ayak hareketlerinden at hareketlerine geçiş yaptım ve Vangelis eşliğinde dans eden atları izledim

Ve bazı kareler;







Londra'yı sevme sebeplerimden...

Kısaca bu aktivite için tabi ki taa Londra'ya gelinmez ancak Londra'ya gelmişken de gitmemek olmaz, lakin Londra'da İspanyol tadı ilginizi çekmese de cadde üzerindeki bir çok mağazada %30 indirim olmakta ve ne de olsa kalabalık kalabalıktır, izleyenler de izlenecek aktviteler kadar ilgi çekici olabilmekte....