4 Ocak 2010 Pazartesi

Londra dar gelirse Iskocya var

Sahsen yeni yila bu sene hic gormedigim bir sehirde girmek 2010 hedeflerim arasindaydi. Malum Ada disina cikmadan gidilebilecek yerler arasinda Iskocya, viskiye olan saygimiz nedeniyle agir basti. Viski nasil uretilir, yerinde sahit olduk ve 12-18 senelik viskileri uretim yerinde tattik. Edinburgh'da Hogmanay eglencesine katilmanin disinda harika vakit gecirdik. Yillardir yilbasi gunu kar gormemis olmanin acisini cikardik. Oldukca soguktu ancak usumedik, her dakikanin tadini cikardik, sahane deniz urunleri yedik, cana yakin Iskoc'larla pub'larda sohbet ettik. Ancak pub'larda neden sirf erkek oldugunu sormaya cekindik.

Glasgow ve Edinburgh'daki hiperaktif gunlerden sonra dinlenmenin en iyi yolu sinemadir diyerek Avatar'in yolunu tuttuk. Elbette 3 boyutlu. Ve elbette biz de begendik, insanligimizdan utandigimiz sahneler disinda uzun zamandir bu kadar guzel bir film izlemedigimi dusunerek Londra sokaklarini arsinlamaya basladik. Hava soguk, konusulacak konular malum; 7 gunde 5 sehir dolastiktan sonra (Istanbul, Ankara, Londra, Glasgow, Edinburgh) insan bir noktadan sonra nereye gitse kendini evinde hissediyor. Yeni yil hedeflerimiz arasinda bol bol gezmeyi de altini cizerek ekledikten sonra, Londra'da tekrar turist olmaya karar verdik.

Marble Arch, Regent Street arasinda foto safari yaptik... 2010 tam da istedigimiz gibi basladi desek sanirim gayet yerinde bir cumle kurmus oluruz... Devamini da gorecegiz ancak bu seneden oldukca umutluyum... Herkese iyi seneler!!!


 

Hiç yorum yok: